UND HABER 12/2016
1-İzinli Gönderici Yetkisi’nin sunduğunuz hizmetin kalitesine etkisi nasıl oldu? (Verimlilik, maliyet, hız, güvenilirlik..)
Malumunuz, bu yetkiye dayanak teşkil eden yönetmeliğin adı "Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliği" olup, amacı kolaylık getirmektir. Kolaylıktan anladığımız ise, işimizin tabiatı icabı olarak; hız, yani zamandan tasarruftur. Bu tasarruf gerçekleşiyor mu? Evet, aracımızın yüklemesini, tesisimizin güvenli alanına intikalini ve görevli kendi personelimiz tarafından yapılan muayenesini müteakiben ofisimizden elektronik ortamda sunduğumuz beyan, gümrük sistemi tarafından takriben 15 dakika içerisinde onaylanıyor. Bize de geriye yazıcımızdan T1 çıktısını alıp, aracımızı mühürleyip yolcu etmek kalıyor. Bir aracın standart gümrükleme prosedürü ile karşılaştırıldığında, zaman ve emek bakımından kıyaslama dahi yapılamayacak bir fark söz konusu. Taşımacı olarak hizmet kalitesinin en önde gelen göstergelerinden birisi belki de birincisi olan "hız" faktörüne katkısı tartışılmaz. Bunun yanında iş görme konforu olarak da anlaşılabilecek verimlilik, kendi tesisimizde kendi personelimiz eli ve gözü ile yapılan denetimlerdeki güvenilirlik, sıfır sayılabilecek (net) işlem maliyeti, devlet nezdinde güvenilir mükellef olmanın verdiği motivasyon... bunların hepsi toplam hizmet kalitemize olumlu katkısı olan faktörler.
Şimdi denebilir ki, İzinli Gönderici olmakla iş hayatınız böylesine kolaylaşıp güzelleşti mi? Tabii ki hayır, bir şey farketmedi. Zira uygulama kapsamı henüz pek dar. Yönetmelik açıkça diyor ki; 77/2: "İzinli gönderici yetkisinin uygulanmasında, izinli gönderici yetkisi sahibi, yetkilendirilmiş yükümlüler ile A sınıfı ve B sınıfı onaylanmış kişi statü belgesi almış kişilerin 1000 ile 3141 ve 3151 rejim kodu ile işlem gören ihracat eşyasını taşıyabilir." Bu madde ilk duyuşta kulağa hoş gelse de, aynı maddenin 4. paragrafı resmi netleştiriyor ve yetkilendirilmiş yükümlü (AEO) ya da onaylanmış kişi statüsünde olmayan ihracatçının sadece 1000 rejim koduna tabi eşyasının bu kapsamda taşınabileceğine hükmediyor. Ülkemizde hepsini toplasanız 750 civarında onaylanmış kişi statüsünde mükellef var. Birkaç AEO'yu hiç saymıyorum bile. Bunların dışında kalan (ki sektördeki herkes gibi bizim de müşterilerimizin kahir ekseriyeti bunların dışında kalıyor) ve büyük çoğunluğu oluşturan mükellefin yaptığı ihracat işlemi ise her zaman fiziki muayene (kırmızı hat) ihtimalini taşıyor. İşin içine gümrük memurunun yapacağı fiziki muayenenin kaybettireceği zaman girdikten sonra İzinli Gönderici kapsamında işlem yapmanın bizim açımızdan bir avantajı kalmıyor.
Sözü uzatmadan diyeceğim odur ki, şimdilik bu kapsamda kelimenin tam anlamı ile "kolay" yapabileceğimiz işlerimiz, toplam işimizin dikkate değmeyecek kadar ufak bir kısmı. Genel verimliliğe bir katkı sağlanacaksa, ya risk analizi kriterlerinde genişleme yapılacak, ya da AEO yaygınlaşacak (bu arada bazı son düzenlemelerden anlaşılan, onaylanmış kişi statüsünün hepten kaldırılacağı yönünde). Her ikisi de kısa vadede üzerinde strateji geliştirilebilecek ihtimaller gibi durmuyor. Diğer yandan orta ve uzun vadede tam anlamı ile AB pratiklerine kavuşmayı çok arzu ediyoruz. Devletimiz sağolsun, varolsun, geç de olsa devrim niteliğinde bir düzenleme ile gümrük işlerine AB standartlarında bir kapı araladı. Bundan sonra atılacak adımları yakından takip ediyor ve sektör mensubu olarak katkı sağlamaya çalışıyoruz. İzinli Alıcı statüsü için de başvurumuzu yaptık. Teftişimiz tamamlandı, sertifikamızı bekliyoruz. Şunu iyi biliyoruz ki, bu işin geleceği budur ve biz en başından itibaren bu geleceğe hazır olmalıyız.
2-Hizmet sunduğunuz müşterilerden bu yönde nasıl bir geri dönüş alıyorsunuz? Müşterilerin memnuniyetinde bir gelişme oldu mu?
Bu uygulamadan faydalanan müşterilerimizin bariz bir şekilde teşekkür beyan edecek bir durumları olmadı. Netice olarak müşterinin değişmez memnuniyet formülü bellidir; malının en uygun maliyetle zamanında ve salimen teslim edilmesi. Biz bunu zaten öyle de böyle de sağlamak için elden gelen her şeyi yapıyoruz. Fakat en azından gümrük müşavirlerinin tıpkı bizim gibi yeni birşeyler öğrenmenin ve ileriye yönelik tecrübeler kazanmanın olumlu duygularını taşıdıklarını düşünüyorum. Hatta ilk işlemimizde müşterimizin müşaviri ile heyecanlı tartışmalar ve bilgi paylaşımları yaşamıştık. Onların da ilk tecrübesiydi. Bunlar sıradanlaşmış günlük iş akışı içerisinde güzel şeyler tabii.
3-Uygulamada Türkiye ve Avrupa arasında ne gibi farklılıklar var?
Soruyu "ne gibi benzerlikler var" diye sorsaydınız, iki bilemediniz üç cümle ile cevaplamak kolay olurdu. "Farklılıklar" diye cevaba başlıyacak olursak saatler boyunca konuşmak gerekebilir. Çok özetleyecek olursak, farklılık bağlamındaki açık arayı kapatmak için her şeyden önce bizdeki "MÜHÜR" fetişinin bir an önce son bulması gerekiyor. Hem kağıdın üzerine basılan mühürü, hem de gümrük halatına takılan mühürü kastediyorum.
İlk ya da ikinci İG işlemimizdi galiba, söförümüz K.Kule'den arayarak Odalar Birliği ofisinin geçiş belgesi vermediğini bildirdi. İlgili görevlinin öne sürdüğü sebep; T1 belgesinde gümrük mühürü ve memur kaşesinin olmaması. Başka nasıl olabilir ki? Bu sistemde gümrük de biziz, memur da. Aslında T1'e mühür diye firma kaşemizi vurmak uygun olurdu. İşin şakası bir yana, sırf bunun için, yanlış hatırlamıyorsam Karayolu Düzenleme Müdürlüğü devreye girmiş ve dağıtım ofisine TOBB'dan açıklamalı olur yazısı göndertmiştik. Tabii bu arada 1 saat kazanalım derken 1 günümüz gitmişti. Neyse ki konu böylece kapadı ve bir daha da açılmadı.
Bir uyuşmazlığı açıklayıcı mahreç beyanı getirtiyorsunuz, yerel ticaret odası ve TC konsolosluğundan tasdikli olması şartı koşuluyor. Yerel ticaret odası neyi tasdik ediyor? Beyanı imzalayanın imzasını. Pekiyi, TC konsolosluğu neyi tasdik ediyor? Yerel ticaret odasının tasdikini. Hallettik diyelim, yeminli tercümandan tasdikli tercümesini götürüyorsunuz, noter tasdiki de isteniyor. Noter neyi tasdik edecek? Yeminli tercümanın tasdikini. Ülkemiz noter cenneti olmuş. Avrupa ülkelerinde koskoca şehirlerde noter parmakla sayılıyor, bizde mahalle, sokak aralarında bilmemkaçıncı noter tabelaları. Gene de gidin bir tanesine, 10. dan önce sıra fişi alamazsınız. Bu, işin kağıt tarafı.
Gelelim meşhur gümrük mühürüne, gençliğimizdeki tabiri ile "kurşun". Mesela İzmir'den parsiyel yük alıyorsunuz, daha başka yerlerden de yük alıp aracınızı tamamlayacaksınız. İzmir'deki vatandaş kendi gümrüğünden beyannamesini açmış, işini halletmiş. Ama siz başınıza iş aldınız. Bu yüzden aracınıza o gümrükten çıkış işlemi yaptıracaksınız, sevk alacaksınız ve mühür taktıracaksınız. Bir sonraki yüklemeyi yapacak yerdeki müşterinizin beyanname açtığı gümrüğün memuru nezaretinde bu mühür sökülecek, ilave yüklemeniz yapılacak, araca bir kez daha çıkış gümrüğü işlemi uygulanacak, sevk yapılacak ve yeni mühür takılacak. Üçüncü yüklemede aynı şeyler vs.. Mühür tak, mühür sök, mühür aşağı, mühür yukarı.
Avrupa ile ne farkımız var? Ne farkımız yok ki? Bakalım Avrupa'da bu işler nasıl oluyor. AB Vergi ve Gümrük Birliği Genel Müdürlüğü - Gümrük İşlemleri Dairesinin yayınladığı TAXUD/A3/0034/2010 sayılı İhracat ve İthalat İşlemleri Kılavuzunda bu işlerin nasıl yürüdüğü gayet güzel anlatılıyor. Şöyle ki;
Beyan işleri - Mallar ihracat gümrüğüne beyan edilir, gümrük MRN verir. Gerekli görüldüğüne mallar risk analizine tabi tutulur. İhracat gümrüğü seçiminde beyan sahibi tercihte bulunabilir. MRN'ye bağlı AED (çıkış beyannamesi) onaylanır, böylece mal çıkış gümrüğüne (birliğin terk edileceği gümrük) sevkedilmiş olur.
İntac (Birliği terk) işleri - Çıkış (terk) gümrüğüne varıldığında MRN ibraz edilir, ayniyat muayenesi yapılır ve ihracat tamamlanmış olur.
Evet, hepsi bu. Ve tabii ki hepsi NCTS ortamında. Ne bir mühür, ne bir sayfa kağıt, ne de bir damla mürekkep. Yeteri kadar açık ama gene de kısaca açıklamasını yapayım: Aracınızı yüklersiniz, beyanname çıktılarınızı alırsınız, Birlik içerisinde güzergahınıza göre uygun gördüğünüz bir gümrükte TIR Karnesi ya da T2 işlemini başlatır, aracınızı mühürletir, böylece yüklerinizin Birlik dışına sevkini gerçekleştirmiş olursunuz. Yani mesela şöyle düşünelim: İzmir, Manisa ve Bursa'daki yüklerimizi beyannameleri ile birlikte topluyoruz, İstanbul depomuzda sair müşterilerimizin yükleri ile birleştirip bir aracımızı yüklüyor, yolcu ediyoruz. Şöförümüz Edirne yahut K.Kule acentamızda bir durak yapıp gümrüğe uğruyor, evrakını ibraz ediyor, beyannameleri kapattırıyor, T1 ya da TIR Karnesini açtırıyor, aracını mühürletiyor, ver elini Avrupa...
Tersi durum da (yani bizim ihracatımız, Avrupa'ya mal girişi) pek farklı değil. Birlik içerisinde uygun bir gümrükte transit işleminizi sonlandırır, gümrük acentanıza alıcılara vekaleten mallarının fiili ithalatını yaptırtır, depo ve direkt teslimatlarınıza geçebilirsiniz. Bu arada vekaleten derken gümrüğe hitaben 2 satırlık bir fax onayından bahsediyoruz. Noter hazretlerinin bolca mühürlü, damgalı, yevmiye numaralı, kimlik fotokopileri, imza sirkülerleri kulak yapılıp eklenmiş kağıtlarından değil.
İyi de bizde neden böyle değil? Bugünkü kurum ya da şahıslarla ilgisi yok, bu bizim kadim ortamımız, bir nevi milli geleneğimiz olmuş. Avrupa, karşılıklı güveni esas alarak çözümü olay mahallinde üretip uygulamaya yönelik çalışıyor. İnisiyatif kullanımını bu doğrultuda düzenlemiş ve buna uygun kadro ile tahkim etmiş. Sınır gümrüğünde aracımızın işlemleri ile ilgili bir problem olduğunda çözüm Ankara'da aranmamalı. İlgili memur ya da amiri eldeki mevzuata uygun olarak çözümü üretebilmeli, bunu yaparken de kanaat ve hatta tolerans sınırlarına sahip olabilmeli.
4-Mevzuatta olan uygulanamayan noktalar var mıdır?
Mevzuata, yani yönetmeliğe baktığımızda, hemen her yönetmelik gibi çoğu birbirini tekrarlayan ayrıntılar ile işlenmiş olduğunu görüyoruz. Konumuz olan İzinli Gönderici/Alıcı başlıkları altındaki fasıllarda uygulanamaz bir husus yok diyebilirim. Detaylar kendini tekrar etse de belli ki dış kaynaklı oturmuş ve olgunlaşmış örnekler incelenerek oluşturulmuş. Mümkün olduğunca net ifadelerle kaleme alınıp, kişisel tevillere saha bırakılmamasına çalışılmış. Genel gümrük mevzuatında bunun sıkıntısını çok çekiyoruz. Mükellef ile memur sürekli tevil çatışması yaşıyor. Ondan sonra gelsin genelgeler, gitsin tadilatlar, sonunda mevzuat, yamalı bohçaya dönüyor. En azından bu yönetmelikte bu durumun yok derecesine yakın giderilmesi hedeflenmiş.
Tabii denebilir ki, bir yönetmeliğin harfiyen uygulanabilirliği mümkün mü? Evet, demek ki mümkünmüş. Başkalarını bilemem ama mensubu olduğum müessese adına söylüyorum, harfiyen uygulayabiliyoruz. Yeter ki devletimiz bize güvensin, biz de bu güveni boş çıkartmamak için ne gerekiyorsa yerine getirelim. Bir önceki sorunuza cevap sadedinde bu hususu etraflıca dile getirmeye çalışmıştım.
5-Uygulamayla ilgili talepleriniz var mıdır? Hangi noktalarda iyileştirme veya yenilikler yapılabilir?
Öneri ve taleplerimizi her fırsatta ve platformda gündeme getirmeye çalışıyoruz. Derneğimiz çatısı altında ilgili makamlarla her düzeyde toplantı ve çalıştaylarımız devam ediyor. Burada da konuyla ilgili olanları zaten dilimin döndüğü kadar biraz önce arzetmeye çalıştım.
Acilen ve önemle üzerinde durulması gereken bir husus da, gümrük personelinin hızla bunun eğitiminden geçirilmesidir. Uygulamanın yok denecek kadar az olması nedeni ile hiçbir pratik oluşmuş değil. Bir sorunla karşılaştığınızda hemen yardım alacak insan bulmakta zorluk çekiyorsunuz. Her gün iş yaptığınız gümrüğün personeli biz o işe karışamıyoruz deyip işin içinden çıkıyor. Mecburen dönüyorsunuz Ankara’ya. Sağ olsunlar, oradan her türlü desteği alıyoruz. Fakat Daire Başkanlığı, Transit Dairesi, Bilgi İşlem derken vakit kayıpları haliyle kaçınılmaz oluyor. Bu arada Bölge Müdürlüğümüzün de idari anlamdaki desteklerini unutmamak lazım. Her halukarda bizden desteklerini esirgemeyen Ticaretin Kolaylaştırılması Daire Başkanlığımız ve Bölge Gümrük Müdürlüğümüz nezdinde ilgili tüm personele buradan teşekkürü borç biliriz.
Genel manada tekrarlamak gerekirse, daha önceki mülakatlarımızdan birinde de ifade etmiş olduğum gibi, her ne kadar henüz emekleme aşamasında olsa da bu uygulamanın uluslararası taşımacılık tarihimizde bir devrim olduğu gerçeği inkar edilemez. Bunu sahiplenmek durumundayız. Sektörün katkısıyla henüz ham durumdaki bu uygulamalar gelişecek ve bir süre sonra Avrupa ülkelerinde alışık olduğumuz kapsam ve akıcılığa kavuşacaktır. Bunun ötesinde sektörün her bakımdan kalite standartlarını yükseltmesi için iyi bir rehber ve fırsat olduğunu düşünüyorum. Yönetmeliğin hızla olgunlaştırılmasını, kapsamının genişletilmesini, uygulamaların bir an önce emekleme döneminden çıkıp 2023 hedeflerine koşar adım öncülük etmesini candan diliyorum. Sektörümüz buna rağbet ve teveccüh etmeli, sahip çıkmalı, bu "devrimi" daim kılmak için tüm sivil ağırlığını koymalı ve fırsattan istifade ederek kendi çıtasını kendisi yükseltmelidir.
M. Onur Dal
Hilal Trans A.Ş.
Gen. Md. Yrd.